Ara

Yapının girişinde yer alan lobi, yeni dönemin tonunu belirliyor: geometrik mermer zemin desenleri, zikzak formundaki cam paneller ve Refik Anadol’un ikonik enstalasyonu; prestij, yaratıcılık ve dijital odaklı bir kimliğin başlangıcını işaret ediyor. 220 metrekarede 60 milyonun üzerinde pikselden oluşan bu çalışma, Türkiye’nin ilk kalıcı yapay zekâ sanatı olarak Akbank’ın tarihini sürükleyici bir görsel anlatıya dönüştürüyor ve kurumun geleceği kucaklayan duruşunu pekiştiriyor.

Autoban, Akbank Genel Müdürlük Binası Projesiyle Geleceğin Bankacılığına İlham Veriyor

Fotoğraflar: Ali Bekman

Akbank’ın 75. yılına yaklaşmasıyla birlikte, kurum İstanbul’daki genel müdürlük yapısını dönüştürerek yeni bir dönemi simgeleme hedefiyle yola çıkmış. Bu dönüşüm kapsamında yapının kapsamlı biçimde yeniden tasarlanmasını Autoban üstlenmiş. Tüm tasarım; geleneksel kurumsal banka merkez ofisi kurgusu, yeni nesil çalışanların ihtiyaçları ve hızla değişen çalışma kültürü doğrultusunda yeniden ele alınmış. Projede, iyi olma hâlini önceleyen, dijital adaptasyona açık ve esnekliğe odaklanan bir mekân üretimi birincil hedefler arasında yer almış. Pandemi sonrası beklentilere, ortaya çıkan hibrit çalışma modellerine ve ilham verici, insan merkezli tasarım arzusuna yanıt verecek bir yaklaşım benimsenmiş. Bu çerçevede; verimli, sürdürülebilir, bankanın köklü mirasına referans veren ancak yeni bir işbirlikçi çalışma kültürünü kucaklayan ilerici bir çalışma alanı modeli kurgulanmış.

Bu hedefler ve yaklaşımlar doğrultusunda Akbank Genel Müdürlük Binası, Autoban tasarımıyla geleceğin bankacılığını yansıtan bir mimari dönüşüm geçirdi. Autoban’ın kurucu ortaklarından Seyhan Özdemir Sarper eşliğinde ziyaret ettiğimiz Akbank Genel Müdürlük Binası, keşke burada çalışma şansımız olsaydı duygusunu bize geçirmeyi başardı. Projeyi bütünüyle düşündüğümüzde dijital bir sanat eserinin içinde dolaşıyormuş gibi hissettik. İnsan, teknoloji, sanat ve sürdürülebilirliği merkeze alan bu dönüşümle Akbank Genel Müdürlük binası, geleceğin bankacılığına ilham veren bir yaşam ve üretim merkezi olarak konumlandırmak doğru olacak.

Sadece fiziksel bir yenilenme değil, aynı zamanda bankacılığın geleceğine dair güçlü bir vizyonun ön plana çıktığı Autoban tasarımı, iş dünyasında referans alınacak yeni nesil bir çalışma ortamı yaratıyor. Modern mimari anlayışıyla teknolojiyi, insan odaklı çözümleri ve sürdürülebilirliği buluşturan bu yenilikçi proje; Akbank Genel Müdürlük binasını yeniden düşünerek, yeni nesil çalışanların ve hızla değişen iş kültürünün ihtiyaçlarına cevap veren bir çalışma ortamını kapsıyor. Proje, esenliği, dijital uyumluluğu ve esnekliği ön planda tutan; pandemi sonrası beklentilere, insan merkezli tasarım arzusuna cevap veren bir yapı ortaya koymayı hedefliyor. Bankanın köklü geçmişinden güç alan, ancak yenilikçi ve iş birliğine dayalı bir yaklaşımı benimseyen ilerici bir çalışma modeli önceliklendiriliyor.

Autoban, Akbank’ın köklü mirasını, yenilik ve değişim vizyonuyla dengeleyen bir mimari yaklaşım benimsemiş. Bu dönüşüm, resmi ve hiyerarşik bir kurumsal yapıyı; bağlantı, yaratıcılık ve amaç odaklı, akışkan bir mekânsal deneyime dönüştürmüş. Mekânsal planlama, modülerlik ve açıklık etrafında şekillendirilmiş; biyofilik tasarım, esnek çalışma ortamları ve hem iş birliğini hem de odaklanmayı destekleyen özel tasarım unsurları entegre edilmiş.

Toplam 35.000 m²’lik alanda, lobi, tipik ofis katları, yönetici katları, etkinlik alanları, yeme-içme ve sosyal katları kapsayan 33,5 ay süren titiz bir çalışma yürütüldüğü açık ofisler, sanatla zenginleştirilmiş atmosfer ve teknolojiyle entegre sistemlerle hem verimlilik hem de yaratıcılığın artması hedeflenmiş.

Baştan sona sürdürülebilirlik ilkeleriyle tasarlanan Akbank Genel Müdürlük, LEED Gold Sertifikası almaya hak kazanmış, WELL (Sağlıklı Bina) sertifikası için de başvuru süreci tamamlanmış. Ayrıca Akbank, mimari dönüşüm sürecini Dönüşümde Gelecek Var projesi ile toplumsal bir değere dönüştürüyor. Proje kapsamında, genel müdürlük binasında işlevini tamamlamış mobilyalar ileri dönüşüm tekniğiyle okul eşyalarına dönüştürülüyor.

Refik Anadol’un akışkan, enerjik ve etkileyici video yerleştirmesi; yükselen kolonlara ve ikinci kat balkonuna entegre çoklu ekranlarla mekâna yayılıyor, sanat, teknoloji ve kurumsal kimliği bir araya getiren unutulmaz bir karşılama deneyimi yaratıyor.

Akbank Genel Müdürlük Binasının Hazine Bölümünün toplantı odasının duvarlarında Ahmet Güneştekin’in iki eseri yer alıyor.

Hazine Bölümünde çalışırken dinlenmek, dinlenirken çalışmak mümkün. Kahve barı bile düşünülmüş. Akbank Genel Müdürlüğü’nün en stratejik katlarından biri olan Hazine Katı, bankacılığın kalbinin attığı, verinin, bilginin ve anlık kararların şekillendiği merkez. Bu kat, görünmez yoğunluğunu mekânsal netlikle taşır: Keskin geometriler, güçlü malzeme geçişleri ve kontrollü ışık senaryoları buradaki disiplinli enerjiyi yansıtıyor.

33 kata yayılan yeni düzen, çalışma kültürünü yeniden tanımlıyor. Özel, yarı özel ve açık alanlar arasında kurulan denge, farklı ritimlerde çalışmayı mümkün kılıyor. Modüler mobilyalar, hareketli paneller, esnek planlar, ofisin evrilmeye açık yaşayan bir organizma haline gelmesini sağlıyor.

  1. katta konumlanan Akbank Lab, kurumun en dinamik yüzü. Bu kat, fikirlerin test edildiği, süreçlerin yeniden tanımlandığı ve çalışma biçimlerinin sürekli evrildiği bir “deney alanı” olarak tasarlanmış. Klasik ofis yapısından bilinçli biçimde ayrışıyor. Açık toplantı adaları, ses izolasyonlu mikro odalar, interaktif sunum panelleri ve hareketli modüller, çalışma kültürünü sabitlikten çıkarıp akışkanlığa ve spontane üretkenliğe taşıyor.

Açık toplantı adaları, ses izolasyonlu mikro odalar, interaktif sunum panelleri ve hareketli modüller, çalışma kültürünü sabitlikten çıkarıp akışkanlığa ve spontane üretkenliğe taşıyor.

Autoban’ın tasarımı sayesinde ok işlevli mekânlar sosyal etkileşim, ekip çalışması ve bağımsız üretim için zengin olanaklar sağlıyor. Tasarım, karşılıklı iletişimi teşvik ederken mahremiyeti de gözetiyor; verimlilik, yoğunluk ve üretkenliği destekleyen özel, yarı-özel ve kamusal alanların dengeli bir dağılımı kurgulanmış. Mekânlar, kullanıcıların değişen ihtiyaçlara göre ortamı uyarlamasına olanak tanıyan stratejilerle tasarlanmış; böylece maksimum verimlilik sağlanmış, yeniden düzenleme maliyetleri azaltılmış ve uzun vadeli büyüme desteklenmiş. Bu esneklik, genişleme ve dönüşüm süreçlerinin önemli altyapı müdahaleleri olmadan gerçekleşebilmesine imkân tanıyor.

Biyofilik tasarım yaklaşımı, özellikle Akbank Lab gibi inovasyon katlarında güçlü bir şekilde hissediliyor. 18. katta konumlanan bu alan, sınırları zorlamaya odaklı bir ekibin ruhunu yansıtacak şekilde kurgulanmış. Dikey bahçeler, sosyal oturma alanları ve ihtiyaca göre dönüşebilen esnek toplantı odaları; çevik üretim ve fikir geliştirme odaklı bir çalışma ortamı oluşturuyor. İyi olma hâli ve hareketlilik; gün ışığı alan mekânlar, wellness odaları ve organik tasarım motifleriyle destekleniyor. Konfor, doku ve renk; özel üretim amorf oturma düzenlerinden doğanın ritmini çağrıştıran tasarım ögelerine, kurumsal yaşam temposundan bir nefes alan odaklanma mekânlarına kadar çeşitli ölçeklerde özenle entegre edilmiş.

Akbank sanat koleksiyonundan eserler, genel müdürlük merkezinin tüm birimlerine özenle seçilerek yerleştirilmiş. Bu bölümde Selma Gürbüz’ün bir eseri yer alıyor.

Akbank Genel Müdürlüğünün üst katları, kurumsal hafızanın en rafine biçimde temsil edildiği alanlar. Burada güç, gösterişle değil; oran, malzeme ve sessizlik üzerinden anlatılıyor. Yumuşak açılara biçimlemiş duvarlar, gövdesinde sıcaklık taşıyan ahşap paneller ve geometrik mermer desenleri, birlikte dengeli bir ritim yaratıyor.

Yönetim katının girişinde Mithat Şen’in eserleri yer alıyor.

Yönetim katının koridorunda Emre Namyeter’in eserine de yer verilmiş.

Ebru Uygun’un eseri de yönetim katında yer alan eserlerden biri.

Yönetim katları prestij ve otorite hissini taşıyan bir iç mimari kabukla tanımlanmış. Açılı duvar ve tavanlar, ahşap kaplamalarla bitirilen heykelsi formlar ve katmanlı nişler oluşturuyor. Geometrik mermer döşemeler, özel üretim depolama birimleri, konsollar, barlar ve oturma düzenleri; rafine malzeme kullanımını ve detay işçiliğini vurguluyor. Autoban’ın özel aydınlatma tasarımları, mekânda yer alan sanat eserleri ve mobilyalarla birlikte yönetsel bir zarafet atmosferi kuruyor.

Yönetim Kurulu katı, gösterişli olmaktan çok ölçülü bir asalet taşıyan bir anlayışla tasarlanmış. Tavanlardaki altıgen kakmalar ve markanın kırmızı tonlarını içeren derin renk paleti, üst düzey görüşmeler için kendine özgü ve törensel bir mekânsal deneyim sunuyor.

Yeni eklenen Sosyal Bina ise, kuruma tamamen yeni bir tipoloji kazandırıyor. Birden fazla kata yayılan yapı, zemin katta kafe ve buluşma alanı, en üst katta wellbeing katı; aradaki katlarda ise, ses odası, podcast stüdyosu, sahne ve iç sunumlar için kademeli oturma birimi barındırıyor. Tüm bu katmanlarla Sosyal Bina, kurum içinde topluluk hissi, yaratıcılık ve ortak bir kültür üretimini destekliyor.

Merkezi bir atriyum ve üstte konumlanan gün ışığı penceresiyle bağlantılı balkonlar, mekânı doğal ışıkla dolduruyor.

Birbirinden farklı ama bütüncül bir mimari dil ile bağlanan mekânlardan oluşan yeni Akbank Genel Müdürlük binası; geniş çalışma biçimlerini destekliyor, işbirliğini teşvik ediyor ve kişisel ifade alanı yaratıyor. Bu dönüşüm, eski kurumsal ofis anlayışından kesin bir kopuşu işaret ediyor ve bankanın finans dünyasında olduğu kadar kurumsal mekân tasarımında da öncü konumunu teyit ediyor, Türkiye’de ve ötesinde işyeri inovasyonu için yeni bir referans noktası oluşturuyor.

Akbank Genel Müdürlüğü’ne eklenen Sosyal Bina, bankacılığın disiplinli ritmiyle yaratıcılığın spontane doğasının buluştuğu yer. Her seviyede başka bir enerji dolaşırken, Akbank kırmızısı yapının tümüne kimlik ve aidiyet kazandırıyor.

Seramik duvar panelleri doku ve sıcaklık katarken; Akbank kırmızısının mimari ve mobilya unsurlarında yoğun kullanımı güçlü bir görsel kimlik oluşturuyor.

Zemin katta günün akışını başlatan bir kafe ve buluşma alanı; ortak katlarda ses stüdyosu, sahne, amfi ve etkinlik alanları; en üstte ise gün ışığıyla yıkanan, bedeni ve zihni dengeleyen wellness katı yer alıyor.

Seyhan Özdemir Sarper ve Sefer Çağlar

Autoban Hakkında   

Autoban, Londra ve İstanbul merkezli, uluslararası alanda tanınan bir iç mimarlık ve tasarım stüdyosudur. İstanbul’un kent silüetini yeniden tanımladığı ifade edilen Autoban, Avrupa ile Orta ve Güneydoğu Asya’nın büyük şehirlerinde konaklama, ulaşım, yeme-içme, ticari, perakende, ofis ve kamusal alan projelerini kapsayan, ödüllü bir portföye sahiptir. 2003 yılında Seyhan Özdemir Sarper ve Sefer Çağlar tarafından kurulan stüdyo, yirmi yılı aşkın süredir insanların mekânları deneyimleme biçimini yeniden tanımlıyor.

Autoban, mekânı sadece fiziksel bir yapı olarak değil, aynı zamanda bir deneyim alanı, bir hikâye anlatıcısı olarak ele alan uluslararası bir tasarım stüdyosudur. Mimarlık, iç mekân ve ürün tasarımı alanlarında çalışan Autoban; form, işlev ve deneyim arasındaki dengeyi kurarak her projeye duygusal ve kültürel bir derinlik kazandırır. Küçük ölçekli bir iç mekândan büyük kamusal alanlara kadar her tasarım, bulunduğu bağlamı okuyarak o yere özgü bir karakter ortaya koyar. Autoban’ın çok katmanlı tasarım dili, kullanıcıyla güçlü bir bağ kurmayı ve mekânın ruhunu hissettirmeyi amaçlar.

Stüdyo, standartlaşan küresel tasarım anlayışına karşı; özgünlük, zanaatkârlık ve anlatı odaklı bir yaklaşım sunar. Her projeyi bir keşif alanı gibi ele alan Autoban, malzeme seçimi, ışık kullanımı ve mekânsal kurgu yoluyla sadece estetik değil, aynı zamanda duyusal ve anlamlı deneyimler yaratır. Bu yaklaşım, mekânın kullanıcıyla duygusal bir ilişki kurmasını sağlar, yalnızca işlevsel değil, aynı zamanda hatırlanmaya değer alanlar üretir. Autoban, mimarlık ve tasarımı, insanlarla mekânlar arasında kalıcı bir bağ kurmanın aracı olarak görür.

Websitesi: https://autoban.com/

Instagram: https://www.instagram.com/autoban212/

Benzer Haberler